Günümüzde dövme:
Günümüzde Batı’da çok yaygın bir uygulama alanı bulunan dövme, kentsel yaşamda özellikle gençler arasında giderek daha çok ilgi çeken bir süslenme biçimine dönüşmüştür
Tarihten beri süregelen insanoğlunun kendini, kendine özel ifade etme isteği günümüzde de dövme yaptırmanın en önde gelen gerekçesi. Genel amaç süslenmek gibi görünse de sosyo-psikolojik olarak ele
Horus Dövmesi
alındığında, dövme yaptırma isteğinin altında kendi kişiliği hakkında belirgin mesaj vermek, etkilemeye çalışmak, özellikle gençlerde kendini kanıtlama, kabul ettirme, farklı olma, gibi değişik düşünce ve istekler yatmaktadır.
Dövme yaptırmadan önce:
Eğer bir dövme yaptıracaksanız öncelikle düşüneceğiniz konu hiç kuşkusuz hijyendir. Çünkü günümüzde o kadar çok hastalık yeni yeni türüyor ki, bunların bir çoğu da kan yoluyla bulaşan hastalıklar olup hayatımızı altüst edecek niteliktedirler. Her nerede dövme yaptıracaksanız öncelikle sterilizasyona dikkat etmelisiniz. Sterilizasyon da en önemli unsur iğnelerin değişmesi, makine uçlarının sterilize edilmesidir ve kullanılan boya kaplarının tekrar kullanılmaması. Ömür boyu vücudunuzda taşıyacağınız bir şey olduğundan, öncelikle iyi düşünüp kesin karar vermelisiniz. Anadolu dövme kültüründe de belirtildiği gibi, ergenlik zamanı yapılacak dövmeler bu sırada vücutta meydana gelen değişim sonucu şekil ve görünümde bozulma riski taşıdığından dövmenin bu dönem sonrasında yaptırılması önerilir.
Bu dönemdeki kişiliğin kararsız ve heyecanlı özellik taşıdığı da düşünülecek olursa yapılan dövmeden sonra pişman olunmaması açısından da ergenlik dönemi sonrasının beklenmesi uygundur.
Dövme yapılışı ;
Dövme, deri tarafından tümüyle yok edilemeyen bir boya maddesinin belirli bir teknikle altderi yüzeyine kadar işlenmesi olarak tanımlanabilir. Altderiye ulaşmak için sivri uçlu bir araçla yarıklar veya delikler açılır. Açılan bu yarıklara iğne, diken gibi bir araç yardımı ile gerekli boya maddesi konur. Ya da Eskimoların kullandıkları bir teknikle, deri iğneyle delindikten sonra, ise bulanmış bir iplik deriye geçirilerek, boya deri altına yerleştirilir. Diğer bir teknik, açılan yarıklara barut veya güherçile içeren karışımları yayarak bunları ateşlemektir. Bu işlemlerden, özellikle derinin yakılması işleminden sonra deride hiçbir zaman çıkmayan açık ya da koyu mavi renkli bir yanık izi oluşur.
Dövme Uygulaması
Dövme Uygulaması
Dövme yapılırken en çok kullanılan boya maddesi istir. İsle birlikte çivit, antimuan tozu, kavrulup dövülmüş kemik tozu, çeşitli bitki özleri, safran ve kına da kullanılır. Bu malzemelere göre deride beliren izler kırmızıya yakın bir tonda olabilir.
Yaptıranın uzun süre acıya katlanmasını gerektiren dövmenin yapıldığı mevsim de önemlidir. İyi bir dövme elde etmek için ilkbahar en uygun mevsim sayılır.
Süre, yapılan dövmeye, kullanılan iğnelerin sayısına bağlıdır. Dövme büyüklüğü ya da iğne sayısı arttıkça süre de uzar. İğne vuruşu yapılan yerden çok az kan çıkar ve boya malzemesi deri altına geçer. İğne vuruşuna bağlı olarak dövme yapılan bölgede kızarma ve şişme (ödem) olur izleyen günlerde burada yara oluşur. Bu yaranın iyileşmesiyle dövme ortaya çıkar.
Dövme yapmada isin yanı sıra kül, çivit, antimuan tozu, kibrit tozu, güherçile, kavrulup dövülmüş kemik tozu, çini mürekkebi, susam yağı, çeşitli bitki özleri, safran, hayvan ödü ve kına katkı maddesi olarak kullanılır… Anne sütü temel karışım sayılır… Bazı yöreler de ise ateşte kızdırılan iğne, koyun ve keçinin öd kısmından alınan suya batırılarak, yüzün ve vücudun muhtelif bölgelerine küçük küçük delinerek işlenir…
Dövme bakımı:
İyi bir dövmeye sahip olmanın ilk şartı; iyi bir dövme sanatçısının elinden çıkması, ikincisi ise sizisiniz. Çünkü dövmenize ne kadar iyi bakarsanız, o da kendini o kadar iyi gösterecektir. Dövme uygulamasından sonraki ilk bir hafta önemli. İlk üç gün boyunca suyla temas etmemesi ilk kural. Dövme iğneleri ile hasara uğrayan ve deri altına yabancı madde (boya) enjekte edilmiş olan cildiniz en hassas döneminde, bu nedenle her tür infeksiyona açık. Her ne kadar bildiğiniz yaralar gibi görünmese de o bölgeye yaralı alan şeklinde davranmalısınız. Çünkü küçük de olsa iğne darbeleri ile kanama ve ödem oluşmuş bu alanı vücut yara olarak algılayıp, iltihabi savunma hücreleri ile onarıma geçiyor. Dolayısı ile iyi korunmadığında her yarada olabileceği gibi bu bölgenin de infekte olması riski fazla. İnfekte olan dövme istediğiniz görüntüden sizi uzaklaştırır. Suyla temas, hasarlı bölgede açılma oluşturabileceği gibi, su içindeki olası mikropları da taşıyabilir. Bu nedenle en az üç gün sudan olabildiğince koruyun. Bunu en iyi yolu, antibiyotikli bir merhemi dövme alanına yoğun bir şekilde sürmek ve 3-5 gün süre ile üzerini hafifçe sarmak. Bu işlemi günde üç kez tekrarlamalısınız. İlk haftadan sonra sargı kullanmadan merhem sürme işlemine devam edebilirsiniz. Yaranız artık iyileşmeye başladı. Bu süre yara(dövme) büyüklüğüne, ve vücut yapınızın özelliğine bağlı. Yaranın iyileşmesi kabuklanma ve kabuk atma şeklinde olacaktır. Her merhem sürme işleminde merhem ile birlikte kabuklar da yavaş yavaş çıkacaktır. Bu nedenle kuvvet uygulayarak, kopararak kabukları soymaya çalışmayın. Bu süre içinde yara kabuğunun gerilmesine bağlı olarak o bölge derisinde gerilme kaşınma olabilir.
Bir ay süresince güneşle direkt temas etmemesine özen göstermeniz gerekli. Çünkü dövme yaptırdığınız bölge vücuttan daha koyu renkli ve hala daha hassas. Dolayısıyla güneş ışığından daha fazla etkilenecek, bu da rengin solmasına, henüz tam iyileşmemiş cildinizin hasar görmesine yol açacaktır.
Bir ay sonunda artık gururla dövmenizi arkadaşlarınıza gösterebilirsiniz. Ancak unutmayın; iyi bir dövme için bakım sürekli olmalı. Tıpkı cildiniz, saçlarınız gibi. Dövme yapılan bölgeyi iyi nemlendirir, güneşe karşı iyi korursanız her zaman ilk yapıldığı andaki gibi canlı kalacaktır
Dövme Sanatı Hakkında
İnsanoğlu, var olduğundan beri her dönem sanatla iç içedir. Peki, neden sanat var? Nedir sanat? İnsanoğlu neden sanat yapma gereği duymuştur? Bu tür birçok soru zihnimize takılmaktadır. Benim bu sorulara yanıtlarım şöyle:
Sanat, insanın gördüğü, duyduğu, hissettiği şeyleri estetiğe dönüştürmesinden ibarettir. Sanatın varoluş nedeni de insanoğlunun duygularının gelişimiyle ilgilidir. İnsanın içinde yaşadığı dünyayı böylesi estetiğe dönüştürme isteği, sanatın bugünlere değin gelişiminin yegâne sebebidir. Her çağda içinde bulunduğu koşulların etkisi altında sanatını yapmıştır. Örneğin, mağara devri insanının günümüz anlayışına göre resim yapması mümkün müdür? Elbette o günün koşullarına göre resim yapmışlardır. En çok ilgi duydukları, av hayvanlarının resimlerini mağara duvarlarına betimlemişlerdir. Çünkü av onların en yaşamsal etkinliğiydi ve tüm zamanlarını almaktaydı. İnsanlık evrimiyle düşünce sistemi basitten karmaşığa doğru geliştikçe sanat yapma biçimi de bu sürece paralel bir değişim göstermiştir. Artık sanatın dalları olduğu gibi, bu dallardan biri olan resim de gerek teknik gerekse biçim olarak çeşitli akımlara ayrılmaktadır. Bir resmin sanat eseri olarak değerlendirilebilmesi için bir ekolü olması, farklı bir özellik taşıması gereklidir. Sürekli olarak aynı şeylerin tekrarlanması yapılan şeyi sanat eseri olma özelliğinden uzaklaştırır. Yani şöyle bir durumdur, aynı şarkıyı tekrar tekrar okumak gibi; aynı sanatın tekrar tekrar icra edilmesi sanatın tekrarlanması değildir. Ya da aynı resmi tekrar tekrar boyamanın sanatın gelişimine fazla bir katkı sağlayabileceğini sanmıyorum. Örneğin kimi sanatçılar, aynı resmi her seferinde değişik biçimlerde boyayarak yeni bir resim yaptığını ve bunun bir ekol olduğunu düşünmektedir. Bana göre bu durumda diğer resimler sadece ilk resmin bir parçası olmanın ötesine geçemezler.
Sanat sadece ve sadece insana özgü bir olgudur, sadece insanın olduğu yerde sanat vardır. Çünkü sanat, insanoğlunun yaşamında bir şeylerden haz duyma, yaşamını estetikleştirme ihtiyacından doğar. Sanatçının gelişimi tamamen toplumdaki sanatseverin sanata duyduğu ilgiden beslenir; bu ilginin niteliği ve niceliği sanatçının motivasyonunu doğru orantılı etkiler. Yani ilgi arttıkça motivasyonu artar, böylece daha iyi işler üretir. Toplumdaki diğer bireyler sanata ilgi duymaması, sanatçı sanat yapamaz, çünkü sanat bir gereklilik olmaktan çıkar dolayısıyla sanatçıya da ihtiyaç olmaz.
Sanat eseri, çok çeşitli biçimlerde algılansa da, temel özelliği, daha önce yapılmamış, mutlak olarak kendine özgü bir yapıttır. Ancak benzer yapıtların olması doğaldır ve benzer olmak o yapıtı sanat eseri olmaktan çıkarmaz. Bu durumda sanata böylesi bir kriter koymak mümkün değil. Sanat nerede başlar, nerede biter, sanırım buna yanıt bulmak çok kolay değil. Kaldı ki sanatın tanımı herhangi bir sanatçının tekelinde de değildir. Hal böyle olunca sanat satıcıları da çoğalıyor; öyle ki başkalarının çalışmalarını sözüm ona yorumlayarak sanat yaptıklarını iddia edenler bile var.
Özellikle ülkemizde, sanat kavramı oldukça esnek. Çeşitli eğlence mekanlarında şarkı söyleyenlerden tutun da podyumlarda arz-ı endam eden mankenlere kadar bir çok zevat kendini sanatçı, yaptığı işi de sanat olarak tanımlayabiliyor. Düşünsenize, bazı generaller dahi literatüre “savaş sanatı” diye bir kavram kazandırdılar. Tabi ki bu durum, o toplumun sanat anlayışı ve sanata olan saygısıyla ilgili. Gerçekten sanat bu kadar ayağa düşmeli mi?
DÖVME VE SANAT
kizilderili
Kızılderili Şef Dövmesi
Dövmelerin günümüzdeki biçimi, insan derisi kullanılarak, insan bedenine yapılan resimdir. Bir başka deyişle, dövme resimleri insan teni tuval olarak kullanılmış bir resim şeklidir. Bu işin tekniği, deyim yerindeyse, tam anlamıyla iğneyle kuyu kazımaktan başka bir şey değildir. Resim alanında bundan daha zor bir boyama yönteminin var olmadığını düşünüyorum. Bu işte dokunduğunuz her yer boyanır ve asla hata kabul etmez; üzerine tekrar başka bir boya uygulayamazsınız, düzeltemez ve silemezsiniz. Son derece dikkat, sabır ve beceri gerektiren bir iştir. Peki, bu iş ne kadar sanat ya da değil? İşin bu kısmı henüz kargaşa, çünkü yaygın olarak başkalarının hazırladığı modelleri kopyalamak, bu işi “sanat” olmaktan çok “zanaat” olmaya yaklaştırıyor. Ancak, kopyalamadan hazırlanmış özgün kompozisyonların güçlü çizim ve yaratıcılıkla harmanlanarak işlenmesi, dövmeyi bir sanat alanı olarak sanat sahnesinde hakkettiği yere taşımak.
SANAT VE MESLEK OLARAK DÖVMECİLİK
Ben toplumumuzun büyük bir kesiminin dövmeye karşı olmasının sadece bir önyargı olduğunu düşünüyorum ve zamanla bu önyargının kırılacağına inanıyorum. Ama toplumda bu önyargının kırılabilmesinin ön koşulu, öncelikle dövmeciliği meslek olarak yürüten arkadaşların, mesleklerinin arkasında daha dik durabilmeleri ve özellikle sanatçı kimliğine sahip çıkmaları, bu kimliğe zarar getirecek davranışlardan kaçınmaları gerektiğidir.
Sanat ve sanatçı olmanın evrensel kriterleri vardır, bunu hepimiz biliyoruz. Ama bu kriterlerin çok dışında olup kendine sanatçı sıfatını yakıştıran bazı kişiler, yaptıkları işten ziyade, giyim kuşam, yaşam biçimi ve tavırlarıyla, yapay ve zorlama bir marjinallik gösterisiyle, sanatla ilgisi olsun olmasın halkın büyük kısmının tepkisini çekmektedir. Bu kişiler, güya temsil ettikleri sanat çevresine hiçbir katkıları olmadığı gibi sadece halkı değil, kendilerini de kandırmaktan öte hiçbir şey yapamazlar. Çizgi çizmekten yoksun bir insanın, başkalarının işini kopyalayarak veya taklit ederek sanat yaptığını iddia etmesi, belki birilerini bir süre kandırır, ama nereye kadar idare eder ki…
Bizler, insan teni üzerine sanat yapmaya çalışıyoruz. Diğer taraftan bu bizim mesleğimiz, yani elbette geçimimizi bu işten sağlıyoruz. Dolayısı ile her zaman “sanat” yaptığımızı söyleyebilmek mümkün değil. Çoğu zaman para kazanmak uğruna hiçte istemediğimiz bir çalışmayı uygulamak zorunda kalabiliyoruz. Doğal olarak içinde bulunduğumuz sosyal ve ekonomik koşullarla ilgili bir durum. Eğer bizler daha rahat bir ortamda, daha geniş olanaklar içinde çalışıyor olsaydık, eminim birçok arkadaşımız daha fazla sanatsal kaygılar taşıyor olacaktı. Kimi arkadaşlarımız ise, belki de bu işlerle hiç uğraşmayacaktı.
Her meslekte olabildiği gibi, bizim meslekte de birçok meslektaşımız kendisini en iyisi, en doğru bileni olarak görüyor ve kendisini öyle pazarlamaya çalışıyor. Bu tür davranışların daha çok para kazanabilmek dürtüsünden kaynaklandığını düşünüyorum. Ne yazık ki bu dürtülerin esiri olmuş bazı arkadaşlarımız ki bunu çok gördüm kendi hırsı uğruna diğer meslektaşlarını ezilmesi gereken birer rakip olarak görüyorlar ve onların yaptıkları işleri kötüleyerek, karalayarak kendilerine avantaj sağlamaya çalışıyorlar. Bu şekilde nereye varabilirler bunun analizine girmeyeceğim, ama şu bir gerçek ki bu davranışlar, bırakın sanata saygıyı, ticaret etiğinden bile çok uzaktır.
Bu tür komplekslerin iki nedeni var: birincisi “para”, ikincisi “taktir edilme arzusu”. Bir başkasının yaptığı işi, o iş iyi dahi olsa eleştirmenin önemli ölçüde para ile ilgili olduğuna inanıyorum. Rakip görülen meslektaşı veya onun yaptığı işleri karalayarak, kendi yaptığı işi öne çıkarmanın, bu şekilde daha çok para kazanmak beklentisinden kaynaklandığını düşünüyorum. Diğer taraftan bir sanatçı ne kadar beğenilirse o kadar iyi motive olur. Bu nedenle yaptığı işi övgüye değer kılabilmek için çoğu zaman çenesini kullanır. Bu da işin taktir edilme arzusundan dürtülenin, sanatçı olma konseptine daha yakın kısmı. Ama her iki durumun da evrensel doğrularla ilgisi yok. Yukarıda değinmiştik, para kazanma ile ilgili kısmı, literatürde var olan pazarlama yöntemlerinin artık geçerli olmayan en ilkel ve ahlaksız boyutudur. Diğeri ise sanatçının sanattan ve sanatçılıktan uzaklaştığı nokta
Sanatın varoluş kaynağı sevgidir, güzelliktir. Kötüyü çizerken dahi estetik katıyorsanız, işte bu sanattır. Ve bu sanata saygı gösterirseniz o zaman sanattan yana olursunuz. Yoksa, bunu yapan kişiyi kendinize rakip olarak görüyorsanız, yaptığı iş ne olursa olsun, işine ve kendisine eleştiriler yağdırıyorsanız, sanattan yana olmayı bırakın. Ne kadar başarılı olursanız olun, olsanız sanatçı düşmanı bir naylon sanatçı olursunuz. Bu da sizin tercihiniz elbette…
BATI’DA VE ÜLKEMİZDE DÖVME
Dövme, sanat olarak batıda, tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi, ülkemize göre çok daha ileri bir durumdadır. Bunun nedeni, batıda Türkiye’ye göre çok daha eski tarihlerde başlaması ve bugüne kadar toplumsal gelişim süreciyle birlikte sağlıklı bir gelişim göstermiş olmasıdır. Türkiye’de bu işin hemen hemen yirmi yıllık bir geçmişi vardır, yani Batı’ya göre henüz çok yenidir, dolayısıyla önümüzde kat edeceğimiz daha çok yol var. Bu işle uğraşan arkadaşlarımızın çoğu ticari amaçla bu işle uğraşıyor. Tabi bu durumda amatör bir ruhun varlığından söz edemeyiz, çünkü bu işin maliyeti yüksek ve bodrum katlarda, virane atölyelerde yürütmek mümkün değil. Dolayısıyla sanatsal anlamda bir gelişim de mümkün olamıyor. Sonuç olarak, bugün itibarıyla durum, Batılıların çalışmalarını kataloglaştırıp kopyalamaktan öteye geçememektedir.
DÖVMEDE YAŞ SINIRI (Bu başlık konu bütünlüğünün dışında kalıyor, ayrıca değerlendirilmeli)
Dövmenin kimlere yapılması veya yapılmaması gerektiği konusunda, 18 yaş üstü olma şartı öne sürülür. Bana göre 18 yaş şartı sadece reşit olmakla ilgilidir. Çünkü kimi zaman 15 yaşındaki bir gencin 35 yaşındaki bir yetişkinden daha kişilikli, daha doğru kararlar verebilme erişkinliğine sahip olduğunu görebiliyoruz. Ama bu tabi ki, her 15 yaşındaki gencin mutlak olarak yaptıracağı dövme konusunda doğru kararlar verebildiği anlamına gelmiyor.
Anadolu dövme kültüründe de belirtildiği gibi, ergenlik zamanı yapılacak dövmeler bu sırada vücutta meydana gelen değişim sonucu şekil ve görünümde bozulma riski taşıdığından dövmenin bu dönem sonrasında yaptırılması önerilir.
Bu dönemdeki kişiliğin kararsız ve heyecanlı özellik taşıdığı da düşünülecek olursa yapılan dövmeden sonra pişman olunmaması açısından da ergenlik dönemi sonrasının beklenmesi uygundur.
Dövme ( tattoo )yaptırmadan önce:
Dövme yapılışında;
Eğer bir dövme yaptıracaksanız öncelikle düşüneceğiniz konu hiç kuşkusuz hijyendir. Çünkü günümüzde o kadar çok hastalık türüyor ki, bunların bir çoğu da kan yoluyla bulaşan hastalıklar olup hayatımızı altüst edecek niteliktedirler. Her nerede dövme yaptıracaksanız öncelikle sterilizasyona dikkat etmelisiniz. Sterilizasyon da en önemli unsur iğnelerin değişmesi, makine uçlarının sterilize edilmesidir ve kullanılan boya kaplarının tekrar kullanılmaması. Ömür boyu vücudunuzda taşıyacağınız bir şey olduğundan, öncelikle iyi düşünüp kesin karar vermelisiniz.
Dövme ( tattoo ), deri tarafından tümüyle yok edilemeyen bir boya maddesinin belirli bir teknikle altderi yüzeyine kadar işlenmesi olarak tanımlanabilir. Altderiye ulaşmak için sivri uçlu bir araçla yarıklar veya delikler açılır. Açılan bu yarıklara iğne, diken gibi bir araç yardımı ile gerekli boya maddesi konur. Ya da Eskimoların kullandıkları bir teknikle, deri iğneyle delindikten sonra, ise bulanmış bir iplik deriye geçirilerek, boya deri altına yerleştirilir. Diğer bir teknik, açılan yarıklara barut veya güherçile içeren karışımları yayarak bunları ateşlemektir. Bu işlemlerden, özellikle derinin yakılması işleminden sonda deride hiçbir zaman çıkmayan açık ya da koyu mavi renkli bir yanık izi oluşur.
Dövme yapılırken en çok kullanılan boya maddesi istir. İsle birlikte çivit, antimuan tozu, kavrulup dövülmüş kemik tozu, çeşitli bitki özleri, safran ve kına da kullanılır. Bu malzemelere göre deride beliren izler kırmızıya yakın bir tonda olabilir.
Yaptıranın uzun süre acıya katlanmasını gerektiren dövmenin yapıldığı mevsim de önemlidir. İyi bir dövme elde etmek için ilkbahar en uygun mevsim sayılır.
Dövme yapmada isin yanı sıra kül, çivit, antimuan tozu, kibrit tozu, güherçile, kavrulup dövülmüş kemik tozu, çini mürekkebi, susam yağı, çeşitli bitki özleri, safran, hayvan ödü ve kına katkı maddesi olarak kullanılır… Anne sütü temel karışım sayılır… Bazı yöreler de ise ateşte kızdırılan iğne, koyun ve keçinin öd kısmından alınan suya batırılarak, yüzün ve vücudun muhtelif bölgelerine küçük küçük delinerek işlenir…
Süre, yapılan dövmeye, kullanılan iğnelerin sayısına bağlıdır. Dövme büyüklüğü ya da iğne sayısı arttıkça süre de uzar. İğne vuruşu yapılan yerden çok az kan çıkar ve boya malzemesi deri altına geçer. İğne vuruşuna bağlı olarak dövme yapılan bölgede kızarma ve şişme (ödem) olur izleyen günlerde burada yara oluşur. Bu yaranın iyileşmesiyle dövme ortaya çıkar.
Dövme bakımı:
İyi bir dövmeye sahip olmanın ilk şartı; iyi bir dövme sanatçısının elinden çıkması, ikincisi ise sizisiniz. Çünkü dövmenize ne kadar iyi bakarsanız, o da kendini o kadar iyi gösterecektir. Dövme uygulamasından sonraki ilk bir hafta önemli. İlk üç gün boyunca suyla temas etmemesi ilk kural. Dövme iğneleri ile hasara uğrayan ve deri altına yabancı madde (boya) enjekte edilmiş olan cildiniz en hassas döneminde, bu nedenle her tür infeksiyona açık. Her ne kadar bildiğiniz yaralar gibi görünmese de o bölgeye yaralı alan şeklinde davranmalısınız. Çünkü küçük de olsa iğne darbeleri ile kanama ve ödem oluşmuş bu alanı vücut yara olarak algılayıp, iltihabi savunma hücreleri ile onarıma geçiyor. Dolayısı ile iyi korunmadığında her yarada olabileceği gibi bu bölgenin de infekte olması riski fazla. İnfekte olan dövme istediğiniz görüntüden sizi uzaklaştırır. Suyla temas, hasarlı bölgede açılma oluşturabileceği gibi, su içindeki olası mikropları da taşıyabilir. Bu nedenle en az üç gün sudan olabildiğince koruyun. Bunu en iyi yolu, antibiyotikli bir merhemi dövme alanına yoğun bir şekilde sürmek ve 3-5 gün süre ile üzerini hafifçe sarmak. Bu işlemi günde üç kez tekrarlamalısınız. İlk haftadan sonra sargı kullanmadan merhem sürme işlemine devam edebilirsiniz. Yaranız artık iyileşmeye başladı. Bu süre yara(dövme) büyüklüğüne, ve vücut yapınızın özelliğine bağlı. Yaranın iyileşmesi kabuklanma ve kabuk atma şeklinde olacaktır. Her merhem sürme işleminde merhem ile birlikte kabuklar da yavaş yavaş çıkacaktır. Bu nedenle kuvvet uygulayarak, kopararak kabukları soymaya çalışmayın. Bu süre içinde yara kabuğunun gerilmesine bağlı olarak o bölge derisinde gerilme kaşınma olabilir.
İz Kapatma Biyomekanik
İz Kapatma Biyomekanik
Bir ay sonunda artık gururla dövmenizi arkadaşlarınıza gösterebilirsiniz. Ancak unutmayın; iyi bir dövme için bakım sürekli olmalı. Tıpkı cildiniz, saçlarınız gibi. Dövme yapılan bölgeyi iyi nemlendirir, güneşe karşı iyi korursanız her zaman ilk yapıldığı andaki gibi canlı kalacaktır.Bir ay süresince güneşle direkt temas etmemesine özen göstermeniz gerekli. Çünkü dövme yaptırdığınız bölge vücuttan daha koyu renkli ve hala daha hassas. Dolayısıyla güneş ışığından daha fazla etkilenecek, bu da rengin solmasına, henüz tam iyileşmemiş cildinizin hasar görmesine yol açacaktır.
Yanık yada yara izleri üzerine yaptığımız dövme ile iz kapatma çalışmalarında genel olarak başarılı sonuçlar elde ettiğimizi söyleyebiliriz. Ancak burada önemli bir husus var, vücudundaki izi kapattırmak isteyen kişinin dövmeyi sevmesi gerekiyor, Dövme sevmeyen birinin sadece vücudundaki izleri kapansın diye dövme yaptırması bize göre doğru değil. Çünkü eğer kişi dövme sevmiyorsa ileride dövmeden de sıkılıp onu
kötü bir iz olarak algılayabilir, gerçi bu bizim düşüncemiz, bu güne kadar böylesi bir durumla karşılaşmadık. Yada şöyle söyleyelim, bu tür bir nedenle bize gelen birisi dövme ile yeterince barışık değilse bir şekilde o kişiyi geri çeviririz, o kişinin vücuduna dövme uygulamayız.